Boğaziçi Üniversitesi'nde Yurt Krizi ve Yönetimin Plansızlığı
Bültenimiz Manzara'nın ikinci sayısında Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin barınma ve geçim krizi sürecinde yaşadıkları deneyimlere yer veriyoruz.
Boğaziçi Üniversitesi Yurtlar Müdürlüğü 20 Temmuz tarihinde öğrencilerin öğrenim hayatını derinden etkileyecek bir duyuru yaptı. Bu duyuruda, yurtlarda halihazırda kalmakta olan 3. ve 4. sınıf pek çok öğrenci yurtta kalmaya hak kazanamadığını öğrendi. Üniversite yönetimi yurtlara yerleşme hakkı verilecek öğrenciler seçilirken öğrencilerin sosyo-ekonomik durumlarının dikkate alınacağını söylemişse de kullanılan kriterlerin ne olduğu şeffaf bir şekilde açıklanmış değil. Depremzede olan ya da yurt bursu alan öğrencilerin bile listede yer almaması üniversite yönetiminin seçim kriterlerini sorgulatıyor. Özellikle yurda çıkmaya hak kazananlar listesinden 3. ve 4.sınıf öğrencilerin elenmesi okul yönetiminin yeni öğrenciler nezdinde bir tercih yaptığını gösteriyor. Okula yeni yerleşecek öğrenciler yönünde yapılabilecek olası bir tercihin, üniversitenin tanıtımı için daha faydalı olacağı bir gerçek. Çünkü üniversitenin kayyum yönetimi, Yükseköğretim Kurumları Sınavı’ndaki en başarılı öğrencilerin Boğaziçi’nde okumayı tercih etmesini bir reklam fırsatı olarak kullanıyor. Yönetim, kamuoyuna yansıtacağı imajın peşinde koşarken de 3. ve 4. sınıf pek çok öğrenciyi öğrenim hakları pahasına bir geçinme ve barınma krizinin ortasına atıyor.
Boğaziçi Üniversitesi Öğrenci Temsilciliği Kurulu (ÖTK) yaşanan ve ilerleyen günlerde de büyümesi beklenen yurt krizini takip edebilmek ve öğrencilerin yaşam alanları hakkındaki otonomisini koruyabilmek adına özel bir Yurtlar Çalışma Komisyonu kurmuş durumda. Yurtlar Çalışma Komisyonu 21 Temmuz 2023’te bir basın açıklaması düzenledi ve taleplerini dile getirdi.
Yurt sistemindeki değişiklik ile birlikte pek çok öğrenci yurtsuz kaldı
Şimdiye kadar, halihazırda yurtlarda kalan üst sınıf öğrencilere yurt çıkma ihtimali daha fazlayken, bu sene sistem değiştirildi. Hazırlık öğrencilerinin konaklaması için öncelik sağlandı ve Kuzey ve Güney kampüslerindeki yurtlarda hazırlık öğrencileri için kontenjan ayrıldı.
Bunun ortaya çıkarabileceği pek çok sorun bulunuyor. İlkini bugünlerde, yüzlerce öğrencinin yurt hakkını kaybetmesi ile gördük. Üniversitenin şu anki imkanları, öğrencilerin barınma ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediği için üniversite yönetimi adeta hangi öğrencileri yurtsuz bırakmalıyız düşüncesiyle bir seçim yapıyor.
Üniversite yönetiminin bu seçimi bu yıl büyük bir grup öğrenciyi kampüs dışında kalmaya ve çok fahiş bedellerde ev tutmaya zorluyor. Kendilerine yurt hakkı verilmeyen öğrenciler içine düştükleri krizi şu şekilde anlatıyor:
“Eve eğer iki asgari maaş kadar bir bütçe giriyorsa o kişiye yurdun çıkmayacağı söyleniyor ama bence bu çok yetersiz. Şimdiye kadar okul çevresinde baktığım en düşük fiyatlı ev 2+1, 18 bin liraydı ve diğer masraflar da eklenince bir asgari maaş sadece benim tek başıma bir odada kalmama denk geliyor. Özel yurtlar zaten daha iyi bir seçenek sunmuyor. Onlar da aylık 10 bin lira. Muhtemelen okula çok uzaklarda bir ev bulabileceğim. Bu da hayat kalitemi, okul aktivitelerimi çok kötü etkileyecek. Bütçem dar, eve çıkma olanağım yok ama okul başka bir şans tanımıyor.”
“Ev masraflarını karşılayamazsam dönebilecek bir yurdum yok. Trans kadın olarak açıldığım için dönebilecek bir aile evim de yok açıkçası. Bir müddet belki arkadaşlarımdan rica ederim. Ama böyle uzayan giden bir şey olursa belki okulu dondururum ya da bırakırım. Yani belki İstanbul dışında daha ucuz bir şehirde iş bulmam gerekir. Burada eğitimimi sonlandırmaktan bahsediyorum o zaman. C planı maalesef böyle bir şey.”
Yurtların Kapasitesi ve Okulun Kriz Yönetimi
Boğaziçi Üniversitesi Yurtlar Müdürlüğü’nün açıklamasına göre 2023-2024 eğitim-öğretim yılında 1.Kilyos, 1.Kuzey, 2.Kuzey ve Superdorm Yurtları ile Kilyos Oteli depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle öğrenci kabul etmeyecek. 1. ve 2. Kuzey yurtları yıkılacakken Kilyos Oteli, 1. Kilyos ve Superdorm yurdu için güçlendirme çalışmasının yapılması bekleniyor. Öğrenci almayacak olan bu yurtlar, geçtiğimiz sene 4300 olan barınma kapasitesinin yaklaşık olarak 2500 kişilik kısmını oluşturuyor.
Bu durumda Boğaziçi Üniversitesi içerisinde öğrencilerin barınabileceği 3. ve 4.Kuzey Yurtları, Kandilli Yurdu, 1. ve 2. Güney Yurtları ve 3.Kilyos Yurdu kalıyor. Oluşan bu 2500 kişilik açığı kapatmak adına Boğaziçi Üniversitesi yönetimin kısa vadede yapmayı planladıklarını şöyle sıralayabiliriz:
4.Kuzey yurdundaki tek kişilik odaların iki kişiliğe dönüştürülmesi.
Güney 1.Kız ve 1.Erkek yurtlarında kapasite artışına gidilmesi.
Anadolu Hisarı KYK Kız Öğrenci Yurdu’nun alınması.
Öğrenci kulüp odalarını yurt odasına dönüştürülmesi.
Geçtiğimiz sene depremzedelerin kaldığı 3.Kilyos yurdunun öğrencilere tekrar açılması.
Üniversite yönetiminin planladığı tüm bu değişikliklerin gerçekleştiği durumda dahi geçen seneye kıyasla yurt kapasitesinin 920 kişi kadar azalacağını görüyoruz. Bu veri Üniversite Yönetiminin resmi rakamları açıklamamasından dolayı ÖTK’nın kendi girişimleriyle elde ettiği kaynaklara dayanıyor. Buna dayanarak açıkta kalacak öğrencilerin sayısını net olarak verebilmek henüz mümkün değil. Ancak Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) bu yıl yeniden bölüm yerleştirme kontenjanlarını artırması durumunda açıkta kalacak öğrencilerin sayısının çok daha artacağını öngörebiliriz.
Daha uzun vadede ise, şu anda inşaat halinde olan 5.Kuzey Yurdu’nun 2024 Güz dönemine kadar tamamlanması ve 700 civarı öğrenci alması bekleniyor. Ayrıca güçlendirme çalışması yapılan yurtların 2 yıl içinde tekrar öğrencilere açılması planlanıyor. Bunun dışında BUVAKIF’ın iki adet yurt inşa etmesi planı da bulunuyor.
Röportaj yaptığımız öğrenciler uzun zamandır bazı yurtların depreme dayanıksız olduğunun bilinmesine karşın yönetimin yenileme çalışmalarını plansız ve alelacele bir şekilde öğrencileri mağdur ederek yönetmesini eleştiriyor:
“Bir kere İstanbul'a yakın bir çevrede deprem olmuştu. O zaman 1. Kuzey yurdunda kalıyordum. O deprem olduğunda mesela dolaplarımız ve ranzalarımız duvara sabitli değildi. Aslında biz güvenli olmayan bir yurtta deprem atlatmışız ve kaç sene boyunca orada yaşamamıza izin vermişler. Belki de yani Elazığ'daki depremler Antep'teki depremler falan olmasa hiçbir şey yapılmadan devam edecekmişiz.”
“Okulun bu süreci iyi yönetebildiğini kesinlikle düşünmüyorum. Geriye dönük bir şekilde baktığımızda zaten okul yönetiminin çok uzun bir süredir bu konuyu ihmal ettiğini görüyoruz. Bunca yıl, okul bilmesine rağmen depreme dayanıksız yurtlarda öğrencileri barındırdı. Eğer İstanbul depremi bu dönem içerisinde olsaydı o yurtlarda kim bilir kaç öğrenci hayatını kaybedecekti? 6 Şubat depreminden sonra herkesin aklı başına geliyor. Ama bu sefer de şöyle bir kriz ortaya çıkıyor. Yıllardır bunu parça parça düzeltebilecekken okul bunu yapmadığı için tüm binalar aynı anda yıkılıp/güçlendirmeye girdiği için şu an bu kadar büyük bir mağduriyet yaşanıyor.”
“Bizim binalarımızı boşaltmadan önce kesinlikle konaklayacak alternatif yerler bulunmalıydı. En azından öğrencileri planladıkları şeyler konusunda arada sırada haberdar edebilirler. Fakat verdikleri söyledikleri şeyler çok yüzeysel veya şaka gibi çözümler. Yani odalara üçlü ranza koymak ya da kulüp odalarını yurt odalarına çevirmek ancak kazandırsa kazandırsa belki yüz kişi kazandıracak ama biz burada daha fazla bir açıktan bahsediyoruz.”
“Mesela kütüphanenin yıkılması da aynı zamanda ders çalışma alanları açısından ciddi bir sorun yaratıyor. Yurtların hepsinin aynı anda yıkılması veya güçlendirmeye sokulması barınma açısından çok büyük bir sıkıntı yaratıyor. Yani okul şu anda doğru olanı yapıyor evet ama yıllar boyunca aslında zaman kaybettiler ve yıllar boyunca insanları riske soktular. Ve şimdi de hani akılları başına geldi ve bunda çok geç kaldıkları için de yine bir sürü insanı mağdur ediyorlar.”
“Kendi işlerine gelmeyen çözüm önerilerini değerlendirmiyorlar.”
Ancak ne kısa vadede ne uzun vadede üniversitenin sunduğu çözümler öğrencilerin yaşadığı barınma sorununu çözmeye yetmeyecek. ÖTK Yurtlar Komisyonu’nun ve öğrencilerin çözüm önerilerinin ise yönetim tarafından dikkate alınmadığını ya da reddedildiğini öğrendik.
Güçlendirme çalışmalarının önümüzdeki yıllara dağıtılması, güçlendirme yapılacak bazı yurtların öğrenci alımına devam etmesi ve uygun olan başka binaların yurda dönüştürülmesi gibi taleplerin pek çok öğrencinin barınma sorununu çözecek olmasına rağmen reddedildiğini öğrendik. Etiler’deki lojmanların barınamayan öğrencilere açılması talebi ise “lojmanların nitelikli akademisyen çekmek için önemli olduğu” gerekçesi ile geri çevrilmiş. Kısacası yönetim öğrencilerinin yaşadığı sorunları çözmek yerine okulu kendi akademisyen kadroları ile doldurmayı ve Boğaziçi Üniversitesi’nin reklamlanabilirliğini korumayı önceliyor.
Bu konuya yönelik konuşan Yurtlar Komisyonu’ndan bir öğrenci şu ifadeleri kullandı:
“Biz okula hem Kulüpler Arası Kurul üzerinden hem ÖTK üzerinden pek çok farklı öneriyle gittik. Mesela okulun İstanbul Büyükşehir Belediyesi(İBB)’yle görüşmesini öğrenciler ayarladı. Yani okul İBB'yle görüşmekten nasıl aciz olabilir? Bilmiyorum. Bundan başka mesela, okuldaki depreme dayanıklı idari ya da kullanılmayan binaların kriz süresince yurda dönüştürülmesini önerdik. Rektörlük binası, öğrenci işleri daire başkanlığı binası, Kuzey kampüsteki eski Yabancı Diller Okulu binası gibi. Fakat yönetim bunları kabul etmeyip önerilerimizi dikkate almazken bizden kulüp odalarından çıkmamızı isteyebiliyor. Süreci çözmek için ellerinden gelen her şeyi yapmıyorlar. Kendi işlerine gelmeyen çözüm önerilerini değerlendirmiyorlar.”
ÖTK Yurtlar komisyonu, üniversitenin yaşanan barınma sorununu 2023-2024 öğretim yılını online eğitime çevirerek geçiştirmeye çalışacağını düşünüyor. Bunun dışında cemaat yurtları da okulun yönlendirmek istediği seçenekler arasında.
Yurtlar gerçekten yaşanabilir mi?
Yaşanan bu yurt krizinin yanında, pek çok Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinin, yurtları barınmak için bir seçenek olarak görmediğini belirtmek gerekiyor. Bunun sebeplerinden birisi yurtların fiziksel koşullarının yetersizliği. Yaşanmakta olan yurt krizi için yönetimin önerdiği çözümlerden bir tanesinin oda ve yurt kapasitelerini son raddeye kadar doldurmak olduğu düşünüldüğünde, yurda çıkamamak kadar yurtta yaşamak da bir kriz olacak gibi duruyor. Kapasitelerin artırılması öğrencilerin daha sıkışık odalarda yaşamasını, yurtların varolan altyapı sorunlarının çözülememesini ve merkezi kampüslere uzak olan yerlerden ulaşım zorluğunu beraberinde getiriyor. Bazı öğrenciler yurtta kaldıkları dönemdeki olumsuzlukları anlatıyor:
“1. Kuzeyde kaldığım süreçte çok zorlandım özel alan konusunda. Yani yatağın var başka hiçbir yer yok. Çalışmak için study’ye gidiyorsum. Oralar da çok rahat olmuyor. Bazen mülakata girmen gerekiyor ve sessiz, yalnız olabileceğin hiçbir yer bulamıyorsun. Çok zorlanıyordum yani o konuda.”
“Kuzey'de 6 kişilik bir odada kalıyordum. Hayatımda hiç bu kadar hasta olduğumu hatırlamıyorum. Odada birisi hasta olunca sırasıyla hepimize bulaşıyordu. Çünkü küçücük havasız bir odada yayılmaması imkansızdı. Yurtlarda hijyen sıkıntısı çok fazla vardı. Peçetemizin, sabunumuzun olmadığı zamanlar oluyordu. Zamanında yurt amiriyle, kışın hasta oluyoruz, burnumuzu siliyoruz, üç peçeteyi artırsak diye konuştuğumda “Peçeteyi size burnunuzu silin, masanızı silin diye vermiyorum.” dedi. Hani bayağı kaba bir tabirle ben onu başka yerlerinizi silin diye veriyorum dedi.”
“Ben daha güneyde çamaşır yıkayamadım. Boş olmuyor çünkü hiçbir zaman. Makineler arızalanıyor, çalışmıyor ya da bir şeyler yanlış gidiyor. Bu çok büyük bir sorun. Çünkü her katta sadece bir tane çamaşır makinesi ve bir tane kurutma makinesi var.”
“Mesela ilk konuştuğum Yurtlar Müdürlüğü'ndeki memur dedi ki: Hiçbir istisna yapamıyoruz.” Ama salak mısın? Bir sürü boş yer var. Öğrenci gelip sana yurtsuz barksız kalacağım, yapamıyorum diyor ve sen de gelip istisna yapamıyoruz diyorsun. Yalan. Gide gele tanıştığım bir memur vardı o halletti. Sürekli insanların inisiyatifine kalıyorsun.”
“Şimdi bir yurtta kalan bir öğrenci olarak çektiğim zorluklar var, bir de yurtta kalan bir trans kadın öğrenci olarak yaşadığım zorluklar var. Öncelikle kendine ait alan yok, kendine ait bir şeyin olmuyor. Sonra ben aile evinden red yedim ve dönebileceğim aile evim dolayısıyla yok. Eee mesela yurtlar bazı dönemler kapalı oluyor. Aslında orada bir barınma krizi daha oluşuyor benim ve benim gibi olan öğrenciler açısından.”
“Kandilli kampüsünde kalıyordum ama derslerim Hisarüstü’ndeydi. Ulaşım için okulun servisi yoktu. Bunun için görüşmeye gittiğimde ulaşım müdürü diyor ki “Allah Allah niye yurtlarınızı değiştirmiyorlar?”, yurtlar müdürü diyor ki “Allah Allah niye servis koymuyorlar?” böyle yani topu hep atıyorlar. Mağdur hep biz oluyoruz.”
Krizin bir adım öncesi: Yurtlar yönetmeliği değişimi
Öğrencilerin yurtlarda barınmasını zorlaştıran diğer bir faktör de 2 Mart 2023 tarihinde değiştirilen Boğaziçi Üniversitesi Yurtlar Yönetmeliği. Değişen yönetmelik ile birlikte disiplin kuralları düzenlendi ve öğrencilerin yurtlardan atılması kolaylaştırıldı. Yaşayabilecekleri homofobi gibi ayrımcılıklara karşı önlemler ve yurtlarda bırakılan eşyaların kaybedilmesindeki sorumluluklar ortadan kaldırıldı. Rektör yardımcısı ile genel sekreterin komisyonda var olması sağlandı. Yani yönetmeliğin varlığı, birçok öğrencinin yurtta kalma ihtimalini yok ederken, yurtta kalan öğrencileri ise haklarını ve özgürlüklerini kısıtlayarak ‘hizaya koymayı’ amaçlıyor. Bu bültende röportaj yaptığımız öğrencilerin isimlerine yer vermememizin sebebi yurtlar yönetmeliğinde yapılan değişikliğe dayanıyor. Çünkü yeni yönetmelikte bulunan: “Basın, sosyal ve görsel medyada diğer öğrencilere, personele, kurum veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile yöneticilerine hakaret etmek veya aleyhinde gerçeğe aykırı beyanlarda bulunmak” maddesi basına konuşan öğrencilerin bir daha geri alınmamak üzere yurttan çıkartılmalarının önünü açıyor.
Yönetmelikte yapılan değişikliklerin yurtta kalan öğrencilerin yaşayışını nasıl etkilediğini sorduğumuzda şu cevapları aldık:
“Bir trans kadın olarak yönetmeliğin değişmesinin pratikte yarattığı bir farklılık görmedim. Ama şunu söyleyebilirim, Yurtlar Müdürlüğü değişmeden önce trans öğrencilere oda değiştirme ya da birlikte oda kurma gibi öncelikler veriliyormuş. Belki bir noktada yönetmeliğin değişmesi, kayyumun atanmasıyla birlikte gelen yeni bir ideolojinin parçası olabilir.”
“Bir insan yaşadığı, barındığı yerden her an ayrılma tehdidiyle herhangi bir koşulda karşılaşmamalı bence. Fakat yeni yönetmelikle neredeyse sosyal medyada beğendiğimiz bir içerikten dolayı yurttan atılmamamızın önü açılmış.”
“Bir kere (yeni yönetmelikle) insanların anayasal hakkını engelliyorlar direkt. Tabii ki her öğrencinin -öğrenciyi de geçtim her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının- protesto hakkı vardır. Yani anayasal düzlemde gerçekleştiği sürece bir protestoyu engellemek, yurt amirliğine veya yurtlar kuruluna ya da artık her neyse buna düşmemeli.”
Neler Olmuştu?
Birçok öğrencinin hayatını etkileyen barınma krizi, yeni bir gelişme değil. Pandeminin hafiflemesinin ardından okulların açılmaya başlamasına derin bir ekonomik kriz eşlik etmişti. Bu krizden en çok etkilenen kesimlerden biri olan öğrenciler; üniversitelerin de açılmasıyla KYK ve okul yurtlarının yetersizliğine, özel yurtların ve ev kiralarının pahalılığına, yurt şartlarının elverişsizliğine sosyal medya üzerinden dikkat çekmeye başlamıştı. Barınamıyoruz Hareketi adı altında toplanan öğrenciler bu meseleyi gündeme taşımak için parklarda, sokaklarda nöbet tutmaya başladılar. Boğaziçi TV ekibi olarak biz de Barınamıyoruz Hareketi ile bir program gerçekleştirmiştik. 12 Aralık 2021’de Barınamıyoruz Hareketi taleplerini dile getirmek için Ankara’ya doğru yola çıkmış, ancak henüz yoldayken polis gözaltına almış ve öğrencilere dava açılmıştı.
Barınamayanlar’ın gündeme taşıdığı yurt ve barınma krizi, geçtiğimiz sene Boğaziçi Üniversitesi’nde de iyice görünür hâle gelmişti. Şehir dışından okumaya gelen her öğrenciye yurt vadeden Boğaziçi yönetimi, bu vaadini gerçekleştirmekte başarısız olmuş, okula yeni, gelen yüzlerce hazırlık öğrencisi yurtsuz kalmıştı. Bu krizin yaşanmasının bir nedeni de 18 Şubat 2022 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararıyla Marmara Üniversitesi’ne ait olan Anadolu Hisarı Kampüsü’nün Boğaziçi Üniversitesi’ne verilmesiydi. Okul yönetimi, henüz yeni kampüsün inşası tamamlanmamışken ve hazırlık öğrencilerine sağlanacak yurt olanakları kesinleşmemişken hazırlık sınıflarını Kilyos Kampüsü’nde Anadolu Hisarı’na taşıyacağını duyurdu. Bu ani kararla beraber birçok öğrenci yurtsuz kaldı, hazırlık öğrencileri bu duruma dikkat çekmek için kampüste toplandılar. Okulun plansız işlettiği bu süreç hazırlık sınıflarının yarısının online eğitime dönmesi ve Superdorm yurdunun ortak alanlarına fazladan ranzaların koyulmasıyla sonuçlandı.
Bu çok önemli bir konu. Tüm bileşenlerin bu konuda güç birliği yapıp bir an önce makul bir çözüm bulması gerekiyor. Bu şekilde farkındalığı arttıran bir yazı olmuş. Tebrikler.