Mezuniyetin Ardından: Boğaziçi Üniversitesi'nde Göç Davranışları
Manzara’nın ilk sayısında ekonomi ve insan hakları kaygıları bir yanda, değişim umudu ve aidiyetleri diğer yanda yeni Boğaziçi mezunlarının ikilemlerini anlamaya çalıştık. İyi okumalar dileriz!
Boğaziçi Üniversitesi bu hafta 156. mezunlarını verdi. Kayyum Rektör Naci İnci’nin gölgesinde son yıllarını geçiren öğrenciler de keplerini havaya attıktan sonra kendilerini büyük bir dilemma içinde buldular: “gitmek ya da kalmak”. Manzara’nın ilk sayısında ekonomi ve insan hakları kaygıları bir yanda, değişim umudu ve aidiyetleri diğer yanda yeni Boğaziçi mezunlarının ikilemlerini anlamaya çalıştık. İyi okumalar dileriz!
Bu bültenin okuma süresi yaklaşık 10 dakikadır.
Boğaziçi Üniversitesi 156. Mezuniyet Töreni
Üniversitenin sitesinde yayınlanan sayıya göre Boğaziçi Üniversitesi 2023 yılında yaklaşık 2 bin 200 öğrenciyi mezun etti. 5-7 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen törenlerde öğrenciler, yalnızca kendi bölümlerinin törenlerine, sadece 3 davetli sınırıyla kampüslerin toplantı salonlarında katıldılar.
Rektörlük dönemi boyunca mezuniyet törenlerinde öğrencilerin toplanmasına izin vermeyen ve öğrenciler önünde konuşma yapmayan Naci İnci, 2022 yılında mezuniyeti tıpkı bu sene olduğu gibi salonlara dağıtmıştı. 2021 yılında ise pandemi sebep gösterilerek öğrencilerin katılımının gerçekleşmediği bir tören yapılmıştı. Boğaziçi Üniversitesi stadyumunda, tüm öğrenciler ve davetlilerin katılımıyla birlikte yapılan en son tören 2019 yılında yapılmış ve o dönemin kayyum rektörü Mehmed Özkan, öğrenciler tarafından protesto edilmişti.
Öğrenciler ise toplu mezuniyet töreninin iptal edilmesine tepki olarak 2021 ve 2022 yıllarında alternatif mezuniyet töreni düzenlemişlerdi. Kayyum rektörün mezun kartlarını iptal etme tehdidine ve güvenlik görevlilerinin engelleme çabalarına rağmen Güney Kampüs meydanında yapılan alternatif mezuniyette, toplu bir nöbete, öğrencilerin yürüyüşüne, üniversitenin pek çok bileşeninin Boğaziçi Direnişi’ne dair konuşmalarına şahit olmuştuk. Bu anları da canlı olarak BoğaziçiTV’den yayınlamıştık. 2021 ve 2022 yıllarının alternatif mezuniyet yayınlarını izlemek için ilgili senelere tıklayabilirsiniz.
BoğaziçiTV olarak bültenlerimizin ilkine, mezun olan öğrencilerin göç davranışlarını ve sebeplerini inceleyerek başlama kararı aldık. Bu senenin yeni mezunlarıyla ve önceki senelerde mezun olmuş kişilerle konuştuk ve aldığımız yanıtları sizler için derledik.
Gitmek ya da Kalmak: İkilem mi Seçeneksizlik mi?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 yılında yayınlanan Uluslararası Göç İstatistiklerine göre, 2021 yılında Türkiye’den yurtdışına 287 bin 657 kişi göç etti. Bu insanların %26’lik dilimini 20-29 yaş grubu oluşturuyor. Üniversitelerden yeni mezun olmuş bir grubu temsil edebileceğini düşündüğümüz bu insanlar 2021 yılında Türkiye’den göç edenler arasındaki en büyük yaş aralığını oluşturuyor. Biz de BoğaziçiTV olarak kampüsten ulaştığımız 4 mezunla beraber göç etmek ya da kalmak üzerine röportajlar gerçekleştirdik ve mezunlarımızın cevaplarını sizlerle paylaşıyoruz.
Kalmayı Düşünenler:
Yaptığımız röportajlarda gördük ki yurt dışına göç etme kararı vermek kadar Türkiye’de kalma kararı vermenin de değişen ekonomik ve sosyal boyutları var. Türkiye’de yaşamaya devam etmeye karar vermiş konuşmacılarımızdan birisi Kerem, 2020 yılında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun olmuş bir yüksek lisans öğrencisi. Aynı zamanda uzaktan yurt dışı merkezli bir şirkette çalışıyor. Boğaziçi TV’ye konuşan diğer görüşmeci ise Gamze, 2022 yılında psikoloji bölümünden mezun olmuş ve aynı alanda bir yüksek lisans programında öğrenciliğine devam ediyor. İkisinin de kalma kararını vermelerine dair hissettikleri ikircikler var. Mesela Kerem yurt dışına göç etme kararını vermenin de belirli bir ekonomik ve akademik birikim gerektirdiğini belirterek şunları söylüyor: “Şu anki aklım olsaydı tam lisans bittiğinde giderdim. Hatta şu anki aklım olsaydı SAT’ye hazırlanıp lisansı da yurt dışında okumak isterdim.” Gamze ise Türkiye’de kalmakla ilgili “Gerçekten doğru bir karar mı diye düşündüğüm zamanlar oldu. Boğaziçi Direnişiyle birlikte çok çeşitli eylemlerden davalarımız oldu, benim de ceza aldığım davalar var. İleride bunların sonuçları nasıl olacak kalmaya devam ettiğim takdirde diye düşünüyorum. Ekonomik açıdan da burada kalmak her geçen gün daha da zorlaşıyor.”
Bu zorlukların karşısında iki öğrencinin de kalma kararı vermelerinin arkasında yatan bir kültürel aidiyet duygusundan bahsedebiliriz. Gamze’ye ait yer verilen alıntıda Türkiyeli olma kimliğinin benimsenmesi ve göç edilecek olası başka bir ülkede yabancı düşmanlığına maruz kalma endişesi göze çarpıyor: “Yurt dışında yaşama isteğim hiçbir zaman olmadı, uzun süre kalma isteğim hiç olmadı. Bunun sebebi buraya daha alışık hissetmem, buradaki kültüre ait hissediyor olmam. Avrupa’ya gidersem kendi kültürümden uzaklaşmış olacağım. Benim yurtdışında çok uzun olmayan bir Exchange deneyimim oldu ve orada Avrupalı arkadaşlarımla aramdaki farkları görmüştüm, bana yaklaşımlarının üstten olduğunu fark ettiğim zamanlar da oldu ara ara. Avrupa’da bunu da çok sık yaşayabileceğimi düşündüm.” Türkiye’de kalma kararının sebepleri ve motivasyonu sorulduğunda Kerem şu şekilde cevap veriyor:
“Türkiye'de kalmayı düşünenlerde, gidenlerde ya da bir noktada dönmek isteyenlerde benzer bir duygu durumu var aslında. İşte ana dilimizde konuşabilme, bildiğimiz bir kültürün içinde yaşayabilme… Anadolu'nun her bir ögesine karşı farklı bir şey duymak yani bu bağ aslında hepimizi burada tutuyor.”
Yukarıda bahsedilen bağlılığın ardından, neredeyse kendiliğinden, iki öğrenci de ülkede gerçekleşebilecek bir değişim için kendilerini sorumlu hissettiklerini anlatıyor. Yukarıda yer verdiğimiz alıntının devamında Kerem “Hani huzurumuz sürekli bozulsa bile bu topraklara bu yüzden sanırım bir farklı bağlılık duyuyoruz. Hani devletten de öte, devlete bağlılık değil de buralı olmaya karşı bir bağlılık diyeyim. Bir yandan sorumluluk hissiyatı da var. Acaba burada bir şeyler değişir ve ben bunda pay sahibi olabilir miyim? Bir şeyler değişebilir mi?” Kerem’in gerçekleşebilecek bir değişime dahil olabilme ihtimalinden bahsedişini Gamze’nin anlatımında da görmek mümkün. Gamze, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekmesinden ve 6284 numaralı yasanın kaldırılma çabalarıyla Türkiye’de özellikle kadınların ve LGBTİ+’ların yaşadığı hak kayıplarından bahsederken, bu hakların geri kazanılmasının ve eşit haklar mücadelesinde ilerleme hayali olduğunu söylüyor ve devam ediyor:
“Sosyal ve politik ortam beni psikolojik olarak kötü etkiliyor ama bunu en çok insanlarla birlikte olarak, birlikte bir şey yaparak, en başta örgütlenerek aştığımı düşünüyorum. Bunun bende etkisi çok oldu ve bir şeyleri değiştirebileceğime yönelik inancım arttı… Burada farklı mücadelelerin içinde yer alıyorum ve bunları sürdürmek istiyorum. Bulunduğum yeri iyileştirmek bana daha doğru geliyor ve daha iyi hissettiriyor.”
İki öğrencinin Türkiye’de kalma motivasyonlarına dair ortaklaşan noktalardan başka ayrı deneyimledikleri şeyler de gözlemledik. Türkiye’de giderek kötüleşen ekonomiden ve bursların yaşam masraflarını bile karşılayamayacak halde olmasından bahseden Kerem, kendisini ve dört kedisini geçindirebilmek için yurt dışı merkezli bir şirkette çalışıyor ve döviz kuru üzerinden maaş alıyor. Bunun kendisi gibi yazılım sektöründe çalışanlar için yurt dışına göçmek dışında ekonomik olarak bir seçenek sunabildiğinden bahsediyor. Ancak bunun bir anlamda hak kaybıyla sonuçlanan bir göç olarak sınıflandırılabileceğini de söylüyor: “İnsanlar Türkiye'de kalsa bile aslında yerelde bir beyin göçü gerçekleşmiş oluyor. Yani kimse Türkiye'deki bir şirket için üretimde bulunmak istemiyor. Türkiye’de yaptıkları işin hakkını aldığını düşünmüyorlar. Ve Türkiye'deki bu döviz kurunun dengesizliği de iş gücünü de ucuzlattığı için yurt dışı şirketleri bunu bir fırsat olarak görmeye başladı. Ucuz ve nitelikli iş gücü haline geldik. Yani iki taraflı da win-win oluyor ama kaybeden hem biz emek verenler oluyoruz hem de Türkiye'deki ekonomi oluyor.”.
Konuşmacılarımıza sorduğumuz son soru, Türkiye’de istedikleri hayatı sürdürebilmeleri için neyin değişmesi gerektiğini düşündükleriydi. Verdikleri yanıtlar bu bölümün sonu için doğal bir kapanış niteliğinde. Gamze: “Türkiye’de önceki kazanımları bile kaybettiğimiz bir noktadayız. Onları geri kazanarak devam etmemiz gerekiyor. Bu biraz uzak bir zaman dilimini içeriyor olabilir. Şu noktada şu olursa daha iyi hissederim dediğim bir şey yok. Hep daha ilerisini hedeflerim.” derken; Kerem şunları ifade ediyor:
“Şu son birkaç aydır gördüğüm, Türkiye’de iktidardan öte bir şeyin değişmesi gerektiği. Çünkü zaten aşırı kutuplaşmış bir noktadayız ve iki taraf da bir şekilde edindikleri gücü ya da çıkarlarını kullanıyor gibi. Öncelikle güç bendeyse her şeyi yapabilirim anlayışının kırılması gerekiyor. Sözde muhalefet partilerine ya da muhalif olduğunu iddia eden insanlara bakınca bir zihniyeti değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.”
Gidenler ve gitmeyi düşünenler:
Şimdi de madalyonun öteki yüzüne, yurt dışına göçmüş ve göçmeye hazırlanan mezunların deneyimlerine bakacağız. Işıl, Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünden bu sene mezun oldu ve yüksek lisans eğitimi için İtalya’ya gitme hazırlıkları yapıyor. Işıl, 2019 yılından beri önce pandemi sonra da okuldaki protestolar gerekçe gösterilerek toplu yapılamayan mezuniyet töreni hakkındaki düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Ben de mesela diğer mezunlar gibi bir Uçaksavar’da yürümek isterdim ya da en azından o pankartları taşımak isterdim ama bu yapılmadı. Alternatif mezuniyet geçen sene düzenlemişti, düzenleyen insanları da cezalandırdıkları için bu sene yapılmadı. Yani o yüzden birazcık buruk geçtiğini söyleyebilirim.” Işıl, bu durumu hem Boğaziçi’nin geleneklerinin terk edilmesi hem de eski mezunlarla “aynı ruhu” paylaşamayan yeni bir mezun grubunun ortaya çıkması olarak değerlendiriyor. Yurt dışına gitme sebeplerini sorduğumuzda ise hem ekonomik kaygılara hem de bir kadın olarak Türkiye’de yaşamanın zorluklarına işaret ediyor: “Ben zaten üçüncü sınıftan beri çalışıyorum ve yüksek lisansta kendimi tamamen eğitimime vermek istedim. Ama burada sağlanan burslar ya da krediler hala bir öğrencinin kendini geçindirmesi için yeterli değildi.”.
2022’de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünden mezun olan Birkan ise mezun olduktan sonra University of Tübingen’de ekonomi ve işletme yüksek lisans eğitimi almak için Almanya’ya göç etti. Bir yıla yakın bir süredir Almanya’da yaşayan Birkan, yurt dışına gitme sebebini sorduğumuzda Işıl’ınkine benzer bir yanıt veriyor:
“Birincisi insan hakları kesinlikle. İkincisi de yaşam koşulları diyeyim, ekonomik kaygılar da bunun içinde sayılabilir. Mesela gece dışarı çıktığında dönüş yolunda güvende hissetmek. Yaşam standartlarından kastım o. Aynı maaşı Türkiye'de alsan da yine buradaki kadar bazı şeylerde kafan rahat olmuyor maalesef. O yüzden aslında ülkelerin koşullarının farklılıkları diyebilirim. Sosyal hayat olarak da, insan hakları olarak da, politik olarak da, ekonomik olarak da.”
Işıl da Birkan’ın bu kaygılarını paylaşıyor: “Burada kendimi güvende hissetmiyorum. Her ne kadar Etiler, Kadıköy, Beşiktaş üçgeninden pek çıkmayan bir insan olsam da ben bazı küçük korkuları bu üçgenlerde de hissediyorum. Bu korkular benim artık hayatımın merkezinde olduğu için ben bunları çok içselleştirdim ve gitmemin birincil sebebi bile değiller. Tabii ki ben de sokakta rahat yürüyebilmek için ya da günün sonunda kadın olduğum için çalışma arkadaşlarımın bana ayrımcılık yapmasını istemediğim için gideceğim. Ancak şöyle tozpembe bir tablo çizmek de istemem: ‘gittiğim yerde kadın olduğum için hiç ayrımcılığa uğramayacağım, harika bir yere gidiyorum, cennete gidiyorum’ demiyorum. Ama en azından Etiler’de olsa bile arkama dönüp bakmak korkusunu yaşamayacağım.”
Türkiye’ye dönmeleri için nelerin değişmesi gerektiği konusunda Işıl ve Birkan’ın verdiği cevaplar da ortaklaşıyor. Birkan yine Türkiye’de sık sık gerçekleşen hak ihlallerine vurgu yapıyor: “Azınlık haklarının iyileştirilmesi gerekiyor, bu bir. İkinci olarak genel anlamda eşitlik. Üçüncü olarak da ekonomi kesinlikle düzelmeli. Almanya’da Türk lirası kazanan bir ailenin verdiği harçlıkla geçinen birine göre bile Türkiye bana çok daha pahalı geliyor.” Işıl da ekonominin yeni mezunlar açısından ne kadar kritik bir faktör olduğunu şu sözlerle açıklıyor: “Açıkçası benim yaptığım doktora ya da yüksek lisans çalışmalarına verilen burslar yani maddi imkanlar çözülseydi burada kalmayı düşünebilirdim ama sadece maddi imkanlarla da bitmiyor. Ben çok maddi bakıyorum her şeye çünkü şu an bütün hayatım bunun üstüne kurulmuş durumda. Bir noktada aç kalmamak için çalışıyorum. Çok basit bir ihtiyaç yüzünden çalışıyorum ve hayatımın yüzde doksanın bu düşünce oluşturuyor. O yüzden ilk başta ekonomi düzelmeli ama tabii ki çok şeyin değişmesi gerekiyor. İçinde yaşayabileceğim, kabul gördüğümü hissettiğim bir ortam gerekiyor. Kadın cinayetlerinden örnek vereyim. Birisi seni bıçakladığında senin o insanın ceza alacağından emin olman gerekir. Adam tutuksuz yargılanır gibi bir şüphe duymaman gerekiyor ki burada yaşamaya devam edebilesin.”
Göç ettiği ülkeye uyum sağlama sürecine dair Birkan:
“Almanya'da bir kere bile ne bir laf atıldı ne bir şey söylendi. Ne homofobiye ne de ırkçılığa maruz kaldım. Tabii ki bunun oradaki topluma ne kadar uyum sağladığınla da alakası var. Ben de burada toplumun düzenini bozacak bir hareket yapmadım. Ama Türkiye'de bizim toplumun düzenini bozmak dediğimiz şey haklarımızı savunmak oluyor.”
Mezunların yukarıda anlattıklarına ek olarak Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümünde 2019-2021 arası ders veren ve Türkiye’deki ikamet izni iptal edildiği için ülkesine geri dönen akademisyen Mohan Ravichandran ile konuştuk. Mohan Ravichandran’ın çalışma izni rektörlük tarafından Kasım 2021’de iptal edilmişti. Mayıs 2023’te Türkiye’ye giriş yapmaya çalıştığı sırada ise ikamet izninin de iptal edildiğini öğrendi. Uzun yıllar Türkiye’de akademisyen olarak çalışmış birisi olarak öğrencilerin ve mezunların yurtdışına göçmesi hakkındaki fikirlerini sorduğumuzda Mohan şu şekilde cevap verdi:
“%99 öğrencilerin ülkeden çıkma isteği ekonomik durum, bunu kabul etmek lazım. Ki bu kötü bir şey de değil. Gençler bunu isteyebilirler, rahat bir yaşam hatta kendi çabaları ile iyi bir kariyer isteyebilirler. Bazı ülkelerde ekonomik şartlar kötü olsa da, geleceğe dair bir umut varsa birkaç sene bekleyip çaba harcamayı, değişim için beklemeyi ya da değişim için çaba harcandığını gördük. Ama Türkiye’de ben bunu görmüyorum.”
Yaptığımız röportajın tamamına ilerleyen günlerde Substack sayfamızdan erişebilirsiniz.
Verilerle Göç Etmek:
Almanya bazlı KAS Türkiye’nin 2023 yılında yayınladığı Türkiye Gençlik Profili Araştırması’na göre röportaj yapılan ve Türkiye’nin kentsel bölgelerinde yaşayan 18-25 yaş grubunun %63’ü, imkanları olsaydı yurtdışına göç etmeyi tercih edeceklerini belirtiyor. Göç etmek isteyen katılımcıların %48’i daha iyi yaşam koşulları için, %20’siyse daha fazla özgürlüğe sahip olacağı için bu tercihi yapacağını söylüyor. Gençlerin %86’sı Türkiye’deki ekonomik koşulları kötü olarak değerlendirirken, %89’u ülkede gelir adaletsizliği olduğunu düşünüyor.
Katılımcılar Türkiye’deki en yaygın problemlerin ekonomik ve hukuksal sorunlar, işsizlik, adam kayırma, yolsuzluk ve rüşvet olduğunu düşünüyor. Ve katılımcıların %71’i kamu atamalarının liyakata dayalı olmadığı fikrinde.
Türkiye’de kalmak isteyen gençlerin, motivasyonlarının geniş çaplı araştırıldığı bir yayın ise, bizim bilgimiz dahilinde, bulunmamakta.